BEYNİNİ KULLANMAYI ÖĞREN

Kürşat Solmaz
3 min readOct 21, 2024

--

Bir Balığa Ağaca Tırmanmayı Öğretemezsin

İnsan, doğduğu günden itibaren sürekli öğrenen bir varlıktır. Ancak, yaşadığımız toplum ve eğitim sistemi bireyleri doğal yeteneklerinden ve ilgi alanlarından uzaklaştırarak onları mutsuzluğa sürükler. Tıpkı bir balığa ağaca tırmanmayı öğretemeyeceğiniz gibi, insanları da kendi doğalarına aykırı bir yaşam tarzına zorlayamazsınız. Bu yanlış yönlendirme, bireyleri içsel potansiyellerinden koparır ve toplumsal bir çürümenin başlangıcı olur.

Doğada bu durumu meyvelerle karşılaştırabiliriz. Bir meyve, zamanında daldan toplanmazsa çürümeye başlar; çok erken koparılırsa olgunlaşmamış olur. Aynı şekilde, insanın da doğru zamanda, doğru şekilde kendi potansiyelini keşfetmesine izin verilmezse, o da tıpkı dalında çürüyen bir meyve gibi solup gider. Ne yazık ki, eğitim sistemimiz ve toplumsal baskılar, insanları dalından koparıp, kendi istekleri doğrultusunda değil, toplumun beklentilerine göre şekillendirmektedir. Bu, insanın yeteneklerini harcayan bir sistemin açık bir göstergesidir.

Bu konuyla ilgili, son zamanlarda ülkemizde gündeme gelen bir örnek, insanları doğal yeteneklerinden uzaklaştırmanın ne denli olumsuz sonuçlar doğurabileceğini gözler önüne seriyor. Merhamet ve insan sevgisi gerektiren bir meslekte çalışan bir doğum uzmanı, etik dışı uygulamalarla para kazanmayı tercih etti. Eğer bu kişi, ailesi veya çevresi tarafından zorlanmamış ve kendi içsel eğilimlerine göre bir kariyer seçmiş olsaydı, belki de böyle bir vahşete yol açmayacaktı. Tıpkı dalından erken koparılmış bir meyve gibi, insan da doğal yeteneklerinden uzaklaştırıldığında içsel bir çürüme yaşar.

Bu yalnızca bireysel bir örnek değil; tarih boyunca birçok insan, doğal eğilimleri göz ardı edilerek zorla başka bir yola itilmiştir. Bu tür baskıların insan üzerinde nasıl yıkıcı sonuçlar doğurabileceğine dair en çarpıcı örneklerden biri Adolf Hitler’dir. Sanatçı olmak isteyen Hitler, kendi doğasına aykırı bir şekilde asker olmaya zorlandı. Eğer Hitler, içindeki sanatçı ruhunu takip edebilseydi, belki de tarih, birçok trajediden kurtulacaktı. Bu uç örnekler, insanları doğal yeteneklerinden koparıp sistemin taleplerine uydurmanın ne denli büyük felaketlere yol açabileceğini net bir şekilde gösteriyor.

Ancak bu olumsuz örneklerin yanı sıra, doğal yetenekleri doğru şekilde yönlendirilmiş bireyler de var. Bunun en güzel örneklerinden biri Albert Einstein’dır. Okul hayatında “başarısız” olarak etiketlenen Einstein, klasik eğitim sistemine ayak uyduramayan bir öğrenciydi. Ancak ailesi ve çevresi onun matematik ve fizik alanına olan ilgisini fark etti ve bu yolda onu desteklediler. Einstein, kendi doğasına uygun olan yolda ilerledi ve evrenin temel yasalarını keşfederek tarihe adını altın harflerle yazdırdı. Eğer Einstein, toplumun baskılarına boyun eğseydi, belki de bugün fizik dünyası bambaşka olurdu.

Bir diğer olumlu örnek ise Wolfgang Amadeus Mozart’tır. Mozart, henüz çocuk yaşta müzik alanındaki olağanüstü yetenekleriyle dikkat çekti ve ailesi tarafından bu yetenekleri desteklendi. Küçük yaşta besteler yapmaya başlayan Mozart, doğru yönlendirme sayesinde dünya müzik tarihine damga vuran bir dahi haline geldi. Eğer Mozart, doğal yeteneklerinin fark edilmediği bir ortamda büyüseydi, müzik dünyası böyle bir yeteneği belki de hiç tanımayacaktı.

Bir başka örnek de Leonardo da Vinci’dir. Da Vinci, hem bilim hem de sanat alanında sıra dışı bir yetenek olarak bilinir. Doğal merakı ve çok yönlü becerileri, ailesi ve çevresi tarafından desteklendi. Sanatçı ve bilim insanı olarak tarihe geçen Da Vinci, eğer yetenekleri görmezden gelinip belli bir kalıba zorlanmış olsaydı, dünyanın en büyük dehalarından biri olarak anılmayabilirdi. Onun farklı alanlara olan ilgisi ve becerileri, onu tarihte eşsiz bir yere taşıdı.

Eğitim sistemimiz, bireylerin yeteneklerini geliştirmelerine ve potansiyellerini keşfetmelerine olanak sağlamak yerine, onları hızla sistemin bir parçası yapmaya odaklanmış durumda. Bu da bireylerin, tıpkı dalında çürüyen meyveler gibi, yeteneklerini ve hayallerini yitirmelerine neden oluyor. Böylece insanlar, mutsuz bir döngüye hapsoluyorlar. Bu süreçte öğrenme isteği kaybolur, kişi sadece geçimini sağlamak için çalışan bir makineye dönüşür.

Ancak her insan, doğru zamanda ve doğru şekilde yönlendirildiğinde bir dahi olabilir. Önemli olan, kişinin kendi yeteneklerini ve isteklerini keşfetmesine izin verilmesidir. Ne yazık ki, toplumsal baskılar ve aile yönlendirmeleri bireylerin bu keşif sürecini engelliyor. Aslında, ailelerin baskıları da toplumun beklentilerinden kaynaklanıyor. İnsanlar sevdikleri işleri yapmadıklarında, olgunlaşma süreci durur ve mutsuzluk kaçınılmaz olur.

Sonuç: İnsanı Doğasına Geri Döndürmek

İnsanın kendi yeteneklerini keşfetmesine ve ilgi duyduğu alanlarda gelişmesine izin vermek, hem bireysel mutluluk hem de toplumsal ilerleme için hayati önem taşır. Eğitim sistemleri, insanları belli kalıplara sokmak yerine onların özgürce öğrenmelerine ve potansiyellerini gerçekleştirmelerine olanak tanımalıdır. Tıpkı dalında olgunlaşan bir meyvenin en verimli hâlinde toplanması gerektiği gibi, insanın da doğru zamanda, kendi istek ve yeteneklerine uygun bir şekilde yönlendirilmesi gerekir. Ancak bu şekilde daha sağlıklı, yaratıcı ve mutlu bireyler yetiştirip, toplumsal çürümeyi önleyebiliriz.

--

--

No responses yet